Page 67 - Ant Sanat Dergisi - Sayı 9
P. 67

reyin, ya da modern şair öznenin kendi bireyliğinin farkına   darıyla, şair kimliklerini bildiğim kadarıyla bunu söylüyorum.
               varması gerektiğini vurgulamıştım. Burada şunu da ekleye-  Bu masadaki çağdaş şairler olarak modern olmayabilirdik,
               biliriz artık: Modern şair özne, kendi bireyliğinin farkına var-  başka bir masadaki çağdaş şairler hiç de modern olmaya-
               dıktan sonra “öteki”nin de, başka bireylerin de farkına va-  bilirler, ama bu masadakiler, dünya şiirini bilerek, tarihselle
               ran, onlarsız olamayacağını, yalnız olamayacağını, dünyanın   olan ilişkilerini bilerek, dolayısıyla günlük yaşamla olan iliş-
               böyle bir yer olduğunu bilen şairdir. Ve burada ikinci örneği   kilerini ve şiirin dünyevi pratik içindeki yerini, etkisini bile-
               vermenin tam da sırası… Yüzüncü yılında Türk şiirinin en   rek, yani ideoloji ve politika bilgisinin içinde şiir yazmaktalar.
               modern örneklerinden birisini, Cemal Süreya’nın “Göçebe”   Dolayısıyla modern şiirin temsilcileri tümü de… Bu noktaya
               adlı şiirini analım.                                    gelmek kolay olmadı.

               Bizler hepimiz çağdaşız. Ve moderniz, modern şiirin temsil-  Bu noktaya gelmek hiç de kolay olmadı.
               cileriyiz. Bu masadaki arkadaşlarımın şiirlerini bildiğim ka-


                                               Her Şey Geç Gelmiştir Ülkemize

                                                            Hüseyin Ferhad

               100 yıl, 1 asır, önemli bir zaman dilimidir. Neye göre önem-  Antr parantez: Her halkın bir ilk, ilksel noktası, doğuş/türeyiş
               lidir? Bize göre, yaş ortalamamıza göre. Çünkü Türkiye’de   efsanesi vardır. Tarih içinde yarattığı kültürel ürünler vardır.
               hatta  dünyada  100  yıl  yaşayanımız  yok  gibidir.  Neye  göre   Gelenekleri görenekleri vardır. Ürkünç, gülünesi olsalar da
               önemlidir? İçine doğduğumuz coğrafyaya, içinde dönendiği-  o halkın moral değerlerinin mim taşlarıdır. Anlatılar, anonim
               miz rejime, Cumhuriyet’e göre. Verdiğimiz kurtuluş, kuruluş   şiirler, kalıplaşmış sözler (basmakalıp sözler değil; atasözleri,
               mücadelesine göre.                                      deyimler, yakarılar, öğütler, ilençler), ölüm ve doğum ritüel-
                                                                       leri, düğün törenleri, halk takvimi, halk dansları; hep beraber
               Batı’yla, Avrupa’yla aramızdaki kopukluğu, boşluğu kapatma   ya da ayrı ayrı bir bütünün parçalarıdırlar. Kültler, kültürler
               çabasına göre 100 yıl çok ama çok önemli bir an’lar, toplum-  giderek kabile, kavim ve ulusal kültürü oluştururlar.
               sal ve siyasalar kırılmalar, dönüşümler silsilesidir.
               Değil midir ki bütün dillerin sol anahtarı şiirdir. Şiire, Türk-  Mesafe nedir, peki? İki noktanın arasındaki uzaklıktır, aralık-
               çenin poetik serüvenine bakalım şimdi.                  tır. Arabistan’la Çin, İstanbul’la Fizan, mağriple maşrık arası.
                                                                       Gottfried Benn’in “Homeros’tan Goethe’ye 1 saat çeker, Go-
               Ahmed Arif “Beşikler vermişim Nuh’a/ Salıncaklar, hamak-  ethe’den günümüze kadarsa 24 saat,” dediği poetik süreç.
               lar/  Havva  Anan  dünkü  çocuk  sayılır/  Anadoluyum  ben/   Antr parantez: Maşrık, dar anlamda Kuveyt, Irak ve Suriye
               Tanıyor musun?” der bir şiirinde. Demek evrene, insanlığa   topraklarına verilen addır. Geniş anlamda “”doğu (“şeraka”)
               değil, Anadolu’ya göre bile 100 yıl kısa bir zaman aralığıdır.   demektir, bir uzaklık imidir. Mağrip de batıdır. İber yarıma-
               Yazı’nın, kâğıdın, noktalama işaretlerinin bulunuşuna göre   dasıdır, Kuzeybatı Afrika. O da bir uzaklık imidir; hiç değilse
               bile 100 yıl deryada bir katre, damla gibidir.          Orta Doğu’da, Osmanlı’da.

               Modern ya da çağdaş şiirimize dair en önemli değerlendir-  Noktalama işaretlerinin tarihi kadim Mısır’a, komedya yazarı
               melerden biri Memet Fuat’a aittir (“Çağdaş Türk Şiiri Anto-  Aristofanes’e (İÖ. 456-386), Dört Halife devrine, Kur’an’ın
               lojisi”, 1985: “Giriş”):                                yazıya  geçirilişine,  Orhon  yazıtlarına  değin  uzanır.  Gelge-
               “Çağdaş Türk şiirine kesin bir başlangıç noktası göstermek ge-  lelim standartlaşması, yaygın olarak kullanımı Gutenberg’i,
               rekir mi? Değişik dünya görüşlerine bağlı eleştirmenler siyasal   İbrahim Müteferrika’yı bekler. Matbaayı. Amaç, konuşma di-
               kaygılarla, kendilerini kuşaklar arasındaki çekişmelere kaptıran   linin inceliklerini, vurgu ve tonlamalarını yazıya emdirmek-
               eleştirmenler ise bireysel kaygılarla, çağdaş Türk şiirini başla-  tir. Cümle ve yancümleleri birbirinden ayırmaktır. Okumayı,
               tan şair olarak Haşim’i, Yahya Kemal’i, Nâzım Hikmet’i, ya da   anlamayı kolaylaştırmaktır.
               Orhan Veli’yi anarlar. Daha gerilere, Nedim’e, Şeyh Galip’e ka-
               dar gidenler de çıkar. Üstelik bütün bu görüşlere akla yakın ge-  İlk matbaa İstanbul’da, 1727’de, Lale Devri diye tabir edilen,
               rekçeler bulunabilir. Çünkü sanatların gelişiminde yer alan en   Nedim’in o güzelim gazellerini, kasidelerini yazdığı dönem-
               keskin dönemeçler bile tam bir kopukluğu getirmez.”     de kurulur. 1729’dan itibaren de 17 kitap basılır. Macar asıllı
                                                                       İbrahim Müteferrika’nın ölümünden sonra, biraz da Patrona
               Kaldı ki poetik süreç karşıtını da içeren bir seyir izler. Hiç   Halil isyanı yüzünden matbaa işi rafa kaldırılır. 1784’e dek.
               değilse biçim konusunda: Geleneksel formlar, deformasyon,
               sınır ihlalleri... Bu yüzden çekülümüzü geriye, çok uzaklara,   Modern anlamda noktalama işaretlerini, Şinasi “Şair Evlen-
               denilebilirse, kalbur saman içine sarkıtmak zorundayız.  mesi” (1860) adlı oyununda, Ahmet Mithat Efendi de “Fela-
                                                                       tun Bey ile Rakım Efendi” (1975) adlı uzun hikâyesinde kul-
               Aslında, çağdaş Türk şiirinin öyküsü noktalama işaretlerinin   lanır. Şemsettin Sami de ilk imla/yazım kılavuzunu hazırlar:
               öyküsüyle tam bir koşutluk gösterir.                    “Usûl-i Tenkıt ve Tertip” (1886, “Noktalama Yöntemi ve Dü-
               Bilinir, nokta, hiçbir boyutu olmayan bir işarettir. Kalemin   zenleme”).
               kâğıda bir defa dokunmasıyla oluşan şekil, leke, benek. Ma-  Hayır,  dönemin  kalburüstü  şairleri  Servet-i  Fünûn’a  dek,
               tematiğin sihirli, en işlevsel terimlerindendir. Yazının, söz-  TDK da 1941 yılına dek (evet, 1941’e dek!) pek itibar etme-
               cük dağarcığımızın da başat gereçlerinden, birimlerinden.  miştir noktalama işaretlerine. Küçük ama önemli bir ayrıntı:


                                                                                                                               65
   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72